15 Mart 2017 Çarşamba

İstiridye Biyolojisi ve Yetiştirme Teknikleri

İstiridye Biyolojisi ve Yetiştirme Teknikleri 

Metamorfoz Larva kültüründe metamorfoz dönemi en önemli dönemlerden biridir. Larvaların günlük sayımları ve ölçümleri alınırken göz ve ayak noktasının oluşumu çok iyi takip edilmelidir. Bu dönemde larvalar zemine iner ve kendilerine uygun gördükleri yerlere yapışırlar. Larva kontrolü iyi yapılmadığı taktirde larvalar tank çeperlerine yapışırlar ve buralardan çıkarılmaları çok zor olur. Böylece bir larva üretim dönemi başarısızlıkla bitmiş olur.

Metamorfoz aşamasına gelen larvalar ya ayrı tanklara alınırlar ya da bulundukları tanklar içersine yapışma işlemi başlamadan önce çeşitli kollektör malzemeleri bırakılarak larvaların bunların üzerine yapışması sağlanır. Burada kullanılan kollektör malzemesi larvanın en çok tercih ettiği materyal olan istiridye kabuklarıdır. Bir ip üzerine 3-4 cm aralıklar ile dizilen istiridye kabukları larva tanklarının içerisine tank dibine değecek boyda hazırlanarak sık bir sekilde tank yüzeyinden aşağı doğru sarkıtılırlar.

3-5 gün içinde larvalar bu kabuklar üzerine tutunarak metamorfozlarını tamamlamış olurlar. Bu yeni tutunmuş istiridye yavrularına “spat” adı verilir. Yeni tutunmuş bir spat 1,2-5,7mg canlı ağırlığa sahiptir. Bu spatlar 10-11 hafta sonra 220-500mg canlı ağırlığa ulaşır. Yavrular kollektörler vasıtası ile yetiştirme alanlarına taşınarak uygun sistemlerde büyümeye alınırlar(Utting, 1988). Eğer spatlar tek tek herhangi bir yüzeye yapışık istenmiyorsa, metamorfoz aşamasında iken su sikülasyonunun olduğu spat tanklarına alınırlar. Bu tanklar. 50cm genişliğinde, 30cm derinliğinde olup 2m uzunluğundadır.

Tankların içine derinliği 10-15cm olan altı plankton bezi ile çevrelenmiş tepsiler tabanları dibe değmeyecek şekilde yerleştirilir. Tanka su girişi herbir tepsinin üstünden olurken su çıkışı ana tankın sifon çıkışından olmaktadır. Başlangıçta tepsilerin plankton bezi büyüklüğü 150µm’dir. Bu sistemin esas özelliği larvalar bu tepsilere yerleştirilmeden önce kum haline getirilmiş istiridye ve midye kabuklarının tepsi tabanındaki plankton bezini örtecek şekilde yayılmasıdır.

Plankton bezi başlangıç boyunun larva boyuna göre çok küçük olmasının nedeni de bu kabukların tepsiden akıp gitmesini engellemek içindir. Kabuk tozu serpilen tepsilere larvalar bırakılır ve 3-5 gün içinde larvalar bu kabuk tozlarına yapışırlar. Zaman içinde spat istiridyeler büyüdükçe kabuk tozları görünmez, spatlar gözle rahatlıkla görünür hale gelirler. Spat büyüklüğüne paralel olarak tepsinin plankton bezi göz açıklığı arttırılır. Spatların 2-3mm boya kadar bu sistemlerde kalabilmektedir. Bu aşamada verilen deniz suyu sadece kaba filtreden geçmektedir ve besin olarak da diatom ağırlıklı besleme yapılmaktadır.

Kuluçkahanelerde yapılan larva çalışmaları sırasında metamorfoz aşamasına yaklaşan istiridye larvalarının tutunmasını uyarmak ve hızlandırmak için bazı neuroaktif bileşikler kullanılmaktadır (Shau-Hwaitan ve Wong, 1995). Bazı araştırıcılar bu amaçla sıcaklığı arttırırken bazıları da tank suyuna kabuklu glikojeni, potasyum klorür veya bakır klorür solusyonu kullanırlar(Nell ve Holliday, 1986).. Bu bileşikler larvalarda göz noktası ve ayak oluştuktan sonra kullanılarak larvaların hemen hepsinin aynı anda metamorfozu tamamlaması sağlanmış olur. Kuluçkahanede 3-4mm boya ulaşana kadar spat istiridyeler tuttulur. Bu aşamadan sonra deniz alanında hazırlanmış olan uygun sistemlere taşınarak yetiştiriciliğe devam edilir.

4.4. Doğal Ortamdan Yavru Temini 
İstiridyelerin yavruları doğal ortamdan ya dreçler ile avlanarak toplanırlar ya da istiridye yataklarının olduğu alanlara üreme dönemlerinde bırakılan çeşitli malzemelerden hazırlanmış kollektörler ile toplanırlar. İstiridyeler biyolojik yapılarından dolayı tutunmak için özellikle kendi anaç kabuklarına benzer materyalleri tercih etmektedirler. Eğer ortamda kabuk yoksa, spatlar buldukları sert substrata kendini yapıştırırlar(Pascual ve Zampatti 1995). Birçok ülkede, yarı kontrollü yetiştiricilik çalışmalarında, spat istiridyelerin toplanmasında, geleneksel yöntemlerin yanında geliştirilmiş yeni malzemelerden hazırlanan kollektörler de kullanılmaktadır.

4.4.1 Kollektör Tipleri 
Spat toplamada kullanılacak kollektör tipi önemlidir. Şimdiye kadar birçok materyal ve dizayn kullanılmıştır. Fakat bunlardan hiçbiri için her yerde ve her tür için çok iyi sonuç veren sistem denilemez. Bir tür için iyi olan kollektör diğer bir tür için arzu edilen sonucu vermeyebilir(Bardach ve ark., 1972). Uzak doğuda mangrov (Rhizophora sp., Avicennia sp.) bitkilerinin kökleri ile başlayan spat toplama işlemi günümüzde kiremit, çeşitli mollusk kabukları(midye, istiridye, tarak gibi), ahşap, PVC, metal materyallerin kullanımına kadar uzanmaktadır. (Burrell, 1980; Heral, 1990).

4.4.1.1 Kabuk kollektörler 
Japonya’dan Amerika’ya kadar çok yaygın bir kullanım alanına sahiptir. Bir ucu sivri olan özel çekiçlerle delinen kabuklar, 2 m. uzunluğundaki galvaniz tele dizilmektedir. Teldeki kabuk sayısı 80 ila 100 arasında değişmektedir. Kabuklar arasında mesafe bırakabilmek için önceleri bambu kamışlar kullanılmaktaydı, ancak maliyet ve geri dönüşüm açısından daha karlı olan plastik tüpler son yıllarda tercih edilmektedir. Kabukların bol olduğu bölgelerde ise herhangi bir mesafe bırakmadan ip veya galveniz tel üzerine üst üste gelecek şekilde kabuklar dizilerek kollektörler hazırlanmaktadır (Korringa, 1976a-b; Haven ve ark., 1987; Mann ve ark., 1990).

Fransa’da Ostrea edulis spatlarının toplanmasında kabuk kollektörler içerisinde en iyi sonucu midye kabukları vermektedir. Bu kabuklar ince uzun ağ fileler içerisine yerleştirilmekte ve daha önceden hazırlanmış olan metal çerçeveler üzerine bağlanarak deniz tabanına bırakılmaktadır. Bunlar daha çok gel-git’in olmadığı derin sulara yerleştirmektedir (Heral, 1990). Hazırlanan tüm kabuk kollektör çeşitleri raf veya sallardan sarkıtılarak denize bırakılırlar. Bir çok kuluçkahanede, çeşitli kabuklular kırılıp toz haline getirildikten sonra metamorfoz aşamasına gelmiş larvaların yerleştirildiği tavaların tabanına serilmekte ve larvaların bu kabuk tozlarına tutunması sağlanmaktadır. Bu istiridye yavrularının tek tek elde edilmesi amacıyla da avantajlı bir yöntemdir. Bu şekilde elde edilen spat istiridyeler torbalara yerleştirilip kültür sistemlerine yerleştirlmektedir(Pascual ve Zampatti, 1995).

4.4.2 Kiremitler 

Kollektör olarak kullanılan kremitler, yaklaşık olarak yarı silindirik şekildedir. 33cm uzunluğunda, 15cm genişliğinde ve ortalama 5cm yüksekliğindedirler. Bu kiremitlerden birinin ortalama ağırlığı 900gr’dır. Kiremitler 10’luk gruplar halinde bir araya getirilirler ve Bouquets olarak adllandırılırlar. Bu onluk grupların oluşturulması için kısa kenarından 7,5cm uzaklıkta iki delik açılmaktadır. 110cm uzunluğunda 1,5mm kalınlığında galvanizli tel ile köşeler kesişecek şekilde birbirine bağlanmaktadır. Daha sonra kirece batırılıp kuruyuncaya kadar bekletilmektedir .

Kiremit kollektörlerde, kireç solusyonunun kullanılması ile spatlar kiremitler üzerinden rahatlıkla çıkarılmaktadır(Walne, 1974; Korringa, 1976a-b; Heral, 1990). Hollanda’da S-tipi kiremitler istiridye yavrusu toplamak için daha uygun olduğu bildirilmektedir (Dutch Tipi). Burada kullanılan kiremitlerin kuru ağırlıkları 2kg’dır. Ancak deniz suyu içindeki ağırlıkları ortalama 2,5kg. cıvarındadır. 35x23cm boyutlarında ve 13mm kalınlığındadırlar. Bu kiremitler de kreç ile kaplandıktan sonra denize bırakılmaktadırlar (Korringa,1976b). Gerek Crassostrea gerekse Ostrea türleri için gel-git’in olduğu alanlarda yaygın olarak kullanılan kremit kollektörler zemine yerleştirilmektedir. Kollektörlerin bırakılacağı alanlar daha önceden deniz yıldızları ve yengeçlerden temizlenerek kollektör veriminin olumsuz etkilenmesi önlenmiş olur.

4.4.3. Plastik malzemeler 

Günümüzde geleneksel olarak kullanılan bir çok materyalin yanında kolay şekil verilebilen plastik malzemeler de kullanılmaktadır. Bu malzemelerin maliyeti diğer kollektörlere göre daha yüksek olmasına karşın, tekrar kullanılması nedeni ile tercih edilmektedir. PVC çubuklar, yarı silindir plastik kollektörler, plastik levhalar ve fileler en çok kullanılan plastik materyal tipleridir(Korringa, 1976a-b). Dayanıklı ve hafifitirler., spat hasatı pratiktir.

4.4.4. Bambu kamışı ve ahşap materyaller 

Özellikle Filipinler’de Crassostrea eradelie için kullanılan bir kollektördür. Hazırlanışı basit olduğu için Filipin’li üreticiler tarafından özellikle tercih edilmektedir. Bu bambu kamışlar 5-10cm çapında ve sağlam olanları tercih edilmektedir. Bambu kamışları kesildikten sonra güneşte kurutulmakta ve eğer kalın bambu kamışları varsa bunlar da ikiye ayrılarak kullanılmaktadır. Daha önceleri bu ülkede istiridye kabukları yaygın olarak kollektör yapımında kullanılmasına karşın, bambu kamışlarının iyi bir spat toplayıcı olmasının belirlenmesinden sonra istiridye kabuklarının kullanımı azalmaya başlamıştır. Kullanılan bu kamışlar intertidal alanlara 0,3-0,7m aralıklar ile yanyana dikilmektedir. Her bir bambu sırası arasında bir küçük tekne gezebilecek kadar mesafe bırakılmaktadır. Bambu kamışlarının sıralar halinde kullanımının dışında kamışların bir araya getirilmesi ile ızgaralar hazırlanmıştır. Hazırlanan bu ızgaralar deniz dibine dik olacak şekilde ve özellikle gel-git alanlarına yerleştirilmektedir (Bardach ve ark., 1972).

4.4.5. Ahşap ızgaralar 

Avusturalya’da Crassostrea commercialis ‘in spatlarını toplamada tahta ızgaralardan yararlanılır. 2m uzunluğundaki ve 22-25mm2 yüzey alanına sahip olan bu çıtalar belli aralıklar ile kafes şeklinde çakılarak ızgaralar oluşturulur. Bunlar zeminden 1-1,3m yukarıdaki raflara üst üste gelecek şekilde yerleştirilerek tren yoluna benzer uzun hatlar oluşturulur. Her bir sıra arasında tekne girecek kadar mesafe bırakılır(Kesteven, 1941). Pek yaygın olmamakla birlikte, ahşap kaplamalar güneş altında kurutulup spral şekline getirilerek, spat toplama için kullanılmaktadır (Quayle,1969).

4.4.6 Kayrak taşı 

Kayrak taşı, özellikle Fransa’da kullanılan materyaldir. İnce kare parçalar halinde kesilen taşlar bir çelik tel üzerine araları 4-5cm mesafe ile dizilirler. Tel üzerindeki taş adeti 15 ila 20 adet arasındadır. Bu şekilde hazırlanan kollektörler gel-git etkisinde olan raf sistemlerinin üzerine yerleştirilerek kullanılmaktadır. Bu taşlar aynı zamanda ince uzun dirtdörtgen şeritler halinde de değerlendirilebilmektedir. Hazırlanan dirtdörtgen plakalar aralarında 5-6cm’lik mesafe ile yan yana gelecek şekilde birleştirilirler ve raflar üzerine bırakılırlar(Berthome ve ark., 1984).

4.4.7 Spat toplamada kullanılan diğer malzemeler 

İngiltere’nin bazı bölgelerinde kullanılan, ince bir beton tabakası ile kaplanmış yumurta kolileri Karasal hayvanların kümesi olarak kullanılan küçük tel kafesler, Seramikten hazırlanmış, çatı kremitlerine benzer yarı silindirik yapılar, Plastik ile kaplanmış tel ızgaralar, Çimentolu alçı taşı, İnce dilimler halinde kesilmiş lastik parçaları çeşitli dizaynlarda hazırlanarak kollektör olarak kullanılmaktadır((Bardach ve ark., 1972; Mann ve ark., 1990; Soniat ve ark., 1991; Lök ve Yolkolu, 1999).

Günümüze kadar birçok kollektör materyali ve dizaynı denenmiş olmasına karşın genel olarak en iyi kollektör şudur demek yanlış olur. Bir tür veya bölge için iyi olan bir kollektör, diğer bir tür ve bölge için arzu edilen sonucu vermeyebilir. Bir yörede kullanılacak olan kollektörün seçiminde dikkat edilecek belli başlı özellikler vardır. Bu özelliklerin başında istiridyenin türü gelmektedir ki, yetiştiriciliği yapılacak olan türün özellikle hangi materyallere tutunduğunu belirlemek gerekmektedir. Kullanılacak olan kollektör tipinin ekonomik açıdan maliyetinin düşük olması ve tekrar kullanılabilirliğinin olabilmesi yada dayanıklılığının uzun vadeli olması tercih sebebini oluşturmaktadır.

Yine seçilen kollektör tipinin o yörede bol miktarda olması aranılan özellikler arasındadır. Larvalar yapışmak için temiz, sert yüzeyleri tercih eder. Kollektörler yapışkan, kaygan veya düz zeminli olmamalıdır. Kaba yüzeyler larvalar tarafından daha çok tercih edilmektedir. Kollektör rengi önemsizdir. Kollektörler batabilme özelliğine sahip olmasına karşın hafif olmalı, larvaların hareketine izin verecek kadar kollektörler arasında su hareketi olmalıdır. Kollektörler ile yavru toplama işlemine başlamadan önce, o bölgede mevcut olan istiridye yatakları ve bu istiridyelerin üreme zamanlarının çok iyi belirlenmesi gerekmektedir. Bu amaçla araştırıcılar bölgede plankton çekimi yapıp istiridye larvalarının bolluğunu ve yaşını takip ederek en uygun zamanı bildirirler.

 Bazı bölgelerde ise üreticiler geçmiş yılların tecrübesine göre kollektörlerini denize bırakırlar. Eğer kollektörler denize çok erken bırakılırlarsa çok fazla sayıda balanus veya diğer arzu edilmeyen fouling organizmalar kollektörlere yapışır ve spat toplama başarısını olumsuz etkiler. Kollektörlerin bırakılacağı alanlarda yapılacak ön çalışmalar ile en iyi kollektör tipi ve en uygun spat toplama zamanı tespit edilir(Mori, 1987). Larva toplama zamanı araştırma istasyonları tarafından belirlenir ve ilgilenen üreticilere ilan edilir. Yeni yapışan larva 0.3mm büyüklüğündedir. Yaklaşık bir ay sonra 1-1.5cm olur. Bu boydan sonra kollektörden ayrılarak büyütme alanlarına transfer edilirler. Bazı yetiştiriciler kollektör tipleri uygun ise spatları ayırmadan ya aynı alanda ya da gelişmenin daha iyi olacağı başka bir alana taşıyarak uygun kültür sistemlerine yerleştirilerek büyümeye alınırlar.

5- İSTİRİDYE YETİŞTİRİCİLİK YÖNTEMLERİ 


Gerek kuluçkahaneden elde edilen ve gerekse doğal alanlardan toplanan yavru istiridyeler, pazar boyuna kadar büyütülecekleri yetiştirme alanlarına yerleştirilirler. Yetiştirme alanlarının seçiminde aşağıdaki konulara dikkat edilmelidir:
a) İstiridyenin büyümesine izin verecek uygun su koşullarına(sıcaklık, tuzluluk) sahip olmalıdır.

b)Evsel ve endüstriyel bir atık girdisi olmamalıdır.

c)Plankton açısından zengin olmalıdır.

d) Toksik plankton patlaması olmamalıdır.

e)Suda belli bir su akıntısı olmalı, durgun su olmamalıdır

f)Denizyolu ulaşımı üzerinde olmamalıdır.

5.1 Dip Kültürü 


Gel-git etkisindeki kıyı alanlarında uygulanana en eski kültür yöntemidir. İplere dizilmiş olan kabuk kollektörler spatlar tutunduktan sonra iplerden çıkarılarak spatlar ile birlikte deniz tabanına bırakılırlar. Bu genç bireyler 22 ay bu alanda kalırlar. Bir yaz sezonunun geçmesi et dolgunluğu için yeterli olmaktadır. İstiridyeler sonbaharda hasat edilirler. Hasat işlemi elle veya dreçler ile yapılır. Toplanan istiridyeler basınçlı su ile yıkanarak temizlenir ve pazara sunulurlar. Bu dip kültür sistemi zemine hazırlanan raylı sistemler ile biraz daha geliştirilmiştir. Raylı sistemlere istiridye büyüklüğüne uygun göz açıklığına sahip kasalar yerleştirilir. Kasaların üstü ağ fileler ile örtülür. Böylece sular yükseldiğinde kasa içersindeki istiridyelere bazı organizmaların zararı olmayacaktır. Ayrıca kasalara yerleştirilen istiridyeler zemine direk temastan kurtulmuş olmaktadırlar. Böylece istiridye üstünde çamur birikerek boğulma riski de azaltılmış olmaktadır(Iversen, 1976).

5.2.Sehpalarda kültür 


Dip kültüründe zararlı organizmalar ve istiridyeler üzerinde çamur birikmesi verimin düşük olmasına neden olmaktadır. Bu nedenle üreticiler ilk zeminden uzak kültür yöntemi olarak sehpa sistemini uygulamaya başlamışlardır. Gelgitin fazla olduğu yerlerde zeminden 30cm yukarıda ve 2m uzunlukta olacak şekilde metal çubuklardan 30-40cm genişliğinde sehpalar yapılmaktadır. Bu sehpalar üzerine kollktörlerden temizlenen veya kuluçkahanelerden alınan spatlar plastik torbalar içersine konarak yerleştirilir. Plastik gözenekli torbalar sehpalara her iki ucundan metel maşalar ile sabitlenirler. İstiridyeler büyüdükçe torbaların göz açıklığı da büyültülür. 2-2,5 yıl sonra istiridyeler hasat edilir. Bu sistemin en önemli sorunu torbalar üzerinde makro alg birikiminin fazla olması ve gözenekleri kapatmasıdır. Torbalar sık sık kontrol edilmeli ve fazla alg birikimi temizlenmelidir. Temizleme işleminde algin tamamı alınmaz. Kalan algler torba üzerinde sular çekildiğinde gölgeleme yaptığı için istiridyelerin sıcaklıktan etkilenmesini azaltır(Bardach, ve ark., 1972).

5.3.Raf Kültürü 


Raf kültürü ile istiridye yetiştiriciliği hem horizontal, hem de vertikal alanda yapılır hale gelmiştir. Gelgit etkisinin az olduğu deniz derinliği 1.5-2m’den 5-6m’ye kadar olan kıyısal alanlarda raf kültürü uygulanmaktadır. Bazı üreticile gelgit etkisindeki alanlarda da uygulamaya almaktadır. Bambu kamışlar aralarında 2-3m mesafe olacak şekilde 2 ila 5m derinliklerdeki suların bulunduğu yerlere çakılırlar. Diğer bambular ise denize dik çakılan kazıkların üstlerine yatay olarak olarak bağlanırlar. Bu rafların dizaynı uzun ikili sıralar halinde olabileceği gibi 10x10m ebatlarında da yapılabilir. Bu durumda bambu sıraları arasındaki mesafeler 50-60cm olacak şekilde ayarlanır. İstiridye spatlanın tutunduğu kollektörler yatay bambu kamışlarının üzerinden 40-50cm aralıklar ile sarkıtılarak spatların büyümesine izin verilir. Bu sistemde kollektör uçlarının deniz tabanına değmemesine dikkat edilir. Böylece zararlı organizmalardan kollektörler uzak tutulmuş olur. Raf sisteminde bambu kamışı dışında dayanıklı ahşap materyaller ve deniz suyuna dayanıklı metal konstrüksiyon da kullanılmaktadır(Korringa, 1976a-b).

5.4 Sal Kültürü 


Sallarda yetiştiricilik genellikle iç denizlerde uygulanır. Salların inşasında tropik kuşakta 10-15cm çaplı bambular veya sedir ağacı kullanılmaktadır. Birbirine 30 veya 60cm aralıkla monte edilirler. Salların ebadı, 9x5,4m dir. Bu büyüklükdeki bir sal, 500-600 adet istiridye kollektörü(spatlı) taşır. Salların yüzdürülmesinde tercihen dayanıklı plastik variller (50 galonluk), fıçılar veya yüzdürücüler (stypor) kullanılır. Sallar 5-10m aralıklarla birbirlerine bağlanır. Bir ünite yaklaşık 10 saldan teşekküldür. Salların büyüklükleri ve sayıları değişiklik gösterebilir(Bardach, ve ark., 1972; Burrell, 1980). Sallar genellikle bambulardan yapılır. Plastik borularda bu amaçla kullanılabilir (PVC sulama boruları). Bu tür malzemenin esneme payı fazladır. Elemanlar 8 numara telle bağlanır. Salların sabitlenmesi için (deniz demiri) çapalar kullanılır, diğer bir yöntem ise, biri 3 tonluk, diğeri 5 tonluk iki beton bloğun yardımı ile sabitlemektir. Sert havalarda salı sürükleyen dalgalar güçlü ise, 3 tonluk bloğu oynatırlar. 5 tonluk bloğu oynatmaya çalışırken dalga aralarında 3 tonluk blok boşu alarak dibe çöker ve salın sürüklenmesini önler. Çapalı sabitlemede çapayı bırakmak ve ipin kopması çok görülmüştür. Bir salın ömrü 5 yıldan fazla olabilmektedir. Sal kültürü ile 25mm büyüklüğündeki bir istiridye 9 ay içinde pazar büyüklüğüne ulaşabilmektedir. Bu sistem ile su alanında hem horizantal, hem de vertikal olarak yararlanma söz konusudur. Dipte yapılan bir kültür ile karşılaştırıldığında verim en az%50 artmaktadır.

5.5. Halatlarda Kültür 


Aralarında 3-6m mesafe ile bir kalın halat üzerine sabitlenmiş yüzdürücülerden oluşur. Yüzdürücü olarak 30-40 lt hacimli plastik bidonlardan yararlanılır. Bu sistem tek halat ile hazırlanabileceği gibi arasında 30-40cm mesafe olacak şekilde çift halat olarak da hazırlanabilir. Uzunluğu 60-75m arasında değişir. Her hattın ucunda duruma göre 1-3 arası çapa bulunur ve deniz dbine sabitlenir. Her ünitede 10-12 yüzdürücü vardır.Yüzdürücülere bağlı olan ana halat bedene spatlar tutunmuş kabuk kollektörler asılabileceği gibi, içinde istiridye olan ağ fileler de asılabilir. İstiridye kollektörleri veya fileleri 30cm aralıkla asılırlar. Sahilden uzak derin sularda kurulabilir ve zor hava şartlarına karşı dayanıklıdır. Sistemin yıpranma ömrü diğer sistemlere göre daha uzundur. Planktonnun daha az olduğu derin, sahilden uzak sularda kurulması tercih edilen bir sistem olduğundan spatların Pazar boyuna ulaşması 2 yılı geçebilir(Bardach, ve ark., 1972; Iversen, 1976; Burrell, 1980).

5.6 Kafes Kültürü


Kollektörler ile toplanıp bir yıl sonra seyreltilen istiridyelerden güzel şekilli olanlar seçilirler. Tel çerçeveli ızgara şeklindeki kafeslere herbirinin ayrı ayrı konabileceği bölmelere istiridyeler yerleştirilir, sal veya halat sistemlerinden asılır. Yaklaşık 6-8 ay sonra 10-20 cm uzunluğa ve 10-30 gr et ağırlığına ulaşır. Bu yöntem daha çok istiridyeler pazara çiğ olarak sunulacağı durumlarda uygulanır. Izgara sistemi nedeni ile sıkışan istiridyelerde kabuk şekli düzgün olarak büyüme gerçekleştiğinden tüketici tarafında tercih edilmektedir. Sal veya halat kültür alanlarındaki yerleşim akıntı, tuzluluk, besin ve yerel balıkçılık aktivitelerine bağlı olarak ayarlanmalıdır.

Yoğun istiridye ölümleri kıyısal ve acı sularda yapılan kültür alanlarında ve doğal stoklarda görülmektedir. Bu ölümlerin başlıca nedenleri; -yetersiz beslenme -aşırı yağmurlar ve seller nedeni ile oluşan ekstrem tuzluluk ve sıcaklık değerleri, -predatörlerin aşırı üreyip yayılması, -çamur birikimi, -düşük oksijen seviyeleri, -yoğun stoklamalar -hastalıklardır. Bunlara ilaveten yaz aylarında seksüel olgunlaşma ve yumurtlama esnasında da anaç istiridyelerde yoğun ölümler görülmektedir. 6-Zararlı Organizmalar İstridye doğal ortamda iken suda mevcut olan diğer canlılar tarafından da bazı etkilere maruz kalmaktadır. Bu etkilerin başında onları besin olarak kullananlar, yaşadıkları ortama ve besine ortak olanlar, üzerinde yaşayarak direk ve indirek etki edenler veya kabuklarını delip içine girerek yaşamlarını istiridye içinde geçirenler gelmektedir.

Kabuklu yetiştiricileri bu zararlıları bilip önlem almak zorundadırlar. Bu zararlıları predatörler(bazı balık türleri, yengeçler, istiridye matkabı, deniz yıldızı, ahtopot ve deniz kuşları (Haemotopus ostrolegus), rakip canlılar ve fouling, boring organizmalar olarak sınıflandırmak mümkündür(Korringa,1976a-b, Spencer, 1990; Lök ve Köse, 1999). Bunların dışında kabuklularda toksik madde birikimlerine neden olan Gonyaulax sp., Dinophysis sp. gibi fitoplanton türlerinin olduğu alanlardan istiridye hasatı yapılmamalı veya toksik etkisi geçene kadar beklenmelidir. Toksik fitoplankton patlamaları sonucunda toplanıp tüketilen istiridye, midye gibi kabuklu su canlıları bünyelerinde biriktirdikleri toksite nedeni ile insanlarda ölümlere kadar varan sonuçlar ile karşılaşılabilmektedir(Hindioğlu, 1998).

kyn:  www.tarim.gov.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder