19 Mart 2017 Pazar

Demre gezisi ve mavi yengeç

Kendilerine “Keşif Ekibi” adını veren grup ile ilk gezimi gerçekleştirdikten sonra “Tarihe sahip çıkalım” diye bir yazı kaleme aldım.
Ariassos’a yaptığımız gezide tarihin yok oluşuna tanıklık etmiş ve yetkililerin harekete geçmesi gerektiğini dile getirmiştim.
Keşif Ekibi ile geçen Salı günü ikinci geziye katıldım.
Nereleri gezdik? Bu yerlerin ne gibi önemi var? Bugün onları yazmak istiyorum.
Amacım Antalya’daki tarihi ve doğal güzellikleri sizinle paylaşmak. Antalya’da yaşayıp da dünyaca ünlü tarihi yerleri gezmeyen çok sayıda insan var. Örneğin Noel Baba Kilisesi. Noel Baba Kilisesi, Demre’de bulunan, “Noel Baba” olduğuna inanılan Aziz Nicholaos’ın ölümü ile yapılan kilise. Noel Baba’nın ölümünden sonra bir süre burada yattığına inanılır. Kiliseyi her yıl milyonlar ziyaret ediyor. Ziyaretçiler arasında ABD Başkanı Barack Obama bile yerini aldı. Hıristiyanlar buraya gelip hacı oluyor. Kısacası dünyaca ünlü bir kilise ve herkesin görmesinde yarar var diye düşünüyorum. 
Noel Baba Kilisesi’nden sonra Myra’ya doğru yola çıktık. İlçe merkezinde ve civarında yer alan Myra Antik Kenti, aynı adı taşıyan ova üzerinde kurulmuş. Myra Antik Kenti özellikle Likya Dönemi kaya mezarları ve Roma dönemi tiyatrosu ile ünlü. Gezi sırasında çok sayıda yabancı turistin antik kenti ziyaret ettiğini gördüm. Kesinlikle gidip görülmesi gereken bir yer olduğunu belirttikten sonra geçelim Kekova’ya. Kekova küçük kayalık bir ada. Teknelerle ulaşım sağlanıyor. Kuzey tarafında ikinci yüzyılda depremlerle yok olan antik Dolkisthe kentinden kalma batıklara rastlanıyor. Teknemiz Kekova’dan sonra dümeni Simena’ya (Kaleköy) kırdı. Sağlam kalesiyle eşsiz bir görünüme sahip olan Simena, ilk bakışta beyinlerde iz bırakıyor. Karayoluyla bağlantısı olmayıp genellikle Çayağzı’ndan deniz yoluyla ulaşım sağlanabiliyor. Kalenin kuzeyinde kaya mezarlarında görülen Likya dilindeki yazıtlar dikkat çekiyor.
Buradaki geziyi tamamlayıp dönüşe geçtiğimizde bizi bu kez Korsanlar Mağarası karşıladı. Geçmişte denizden geçen gemileri yağmalayan korsanlar saklandığı için, adına Korsanlar Mağarası denmiş. İçine tekneyle girilebiliyor. Tekne turuna çıkanlar mağarada bir süre yüzebiliyor. Çok güzel bir görüntüsü var ve ilk bakışta herkesi kendine hayran bırakıyor.
Korsanlar Mağarası’ndan sonra turumuzu tamamlayıp dönüşe geçiyoruz. Ancak öncesinde yemek molası veriyoruz. Demre’ye kadar gidilir de mavi yengeç yenmez mi? Hemen Beymelek’e gittik ve mavi yengeç siparişimizi verdik. Yurtdışında “yüksek sosyete” diye adlandırılan kesim tarafından bolca tüketilen mavi yengeçleri önce canlı canlı gördük, sonra da afiyetle midemize indirdik. Tek kelimeyle doyumsuz bir tada sahip. Bir kere denediğinizde pişman olmayacağınızı garanti edebilirim. 
Yeni gezilerde buluşmak dileğiyle şimdilik hoşça kalın. 
Şifa Çiçek  

Alıntı ; akdenizmanset.com.tr 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder