3 Temmuz 2015 Cuma

LEONARDİT NEDİR?

          LEONARDİT NEDİR?
                                                                             
                                                                                 Dr. Selami İstanbulluoğlu
                                                                                     Maden Y. Mühendisi


LEONARDİT; DİĞER BÜTÜN MADENLER GİBİ, KENDİNE HAS FİZİSEL VE KİMYASAL ÖZELLİKLERİ İLE KENDİNE HAS OLUŞUM SÜRECİ VE JEOLOJİSİ OLAN DOĞAL BİR MADENDİR.  

Bu gün Ülkemizde diğer madenlerle en fazla karıştırılan ve en fazla birbirinden çok farklı tanımlara sahip olan maden kuşkusuz leonardittir. Bazı kaynaklara göre leonardit linyit kömürüdür. Başka bazı kaynaklara göre ise; leonardit torfdur (turbadır), gidyadır, olgunlaşmamış kömürdür, yeşil renkli tatlı su çamurudur veya kimyasal işlemler sonucu elde edilmiş bir kimyasal maddedir. Bir başka deyişle, içeriğinde az veya çok hümik asit bulunan tüm maden veya maden benzeri kaynaklar leonardit olarak da adlandırılıyor gibi gözükmektedir. Gerçekte, leonardit yukarda sıralı olanların hiçbirisi değildir. Leonardit; oluşumu, jeolojisi, fiziksel ve kimyasal özellikleri ile diğerlerinin hepsinden farklı olan başka bir madendir.

“Leonardit” adı Maden Kanunumuzun 5’inci Maddesi, IV-B Gurubu içerisinde açıkça yazılıdır. Dolayısıyla, leonarditin yukarıda sıralı diğer madenlerden (veya maddelerden) farklı ve ayrı bir maden olduğu yasal olarak da özellikle belirtilmiş durumdadır.

Leonarditin tüm Dünya’da göreceli olarak yeni tanınmaya başlanan bir maden olması ve uluslararası düzeyde kabul edilmiş bir tanımının henüz olmaması bu kavram karışıklığının temel nedenleridir. Ne yazık ki aynı karışıklık başka birçok ülkede de halen vardır.

Leonardit madenirin sahip olduğu çok sayıda farklı tanımları içersinde Wikipedia Ansiklopedisi’nde yapılan tanımı en akla yakın olanıdır. Wikipedia’nın tanımından da yararlanılarak leonardit madeni şöyle tanımlanabilir:

LEONARDİT; ALKALİ ÇÖZELTİLERDE KOLAYCA ÇÖZÜNEBİLEN, SİYAH VEYA KOYU KAHVERENGİ RENKTE, PARLAK VE CAMSI GÖRÜNÜŞLÜ YUMUŞAK BİR MADENDİR. ORGANİK KÖKENLİ TORTUL KAYAÇLARIN MİLYONLARCA YIL SÜREN ÇOK YAVAŞ OKSİDASYONU VE KİMYASAL DEĞİŞİMİ SONUÇU OLUŞMUŞ BİR KAYACTIR.
LEONARDİT MADENİNİN BAZI AYIRT EDİCİ ÖZELLİKLERİ:
-       Siyah – koyu kahverengi arası renklerdedir.
-       Görünüşü camsı ve parlaktır.
-       Yoğunluğu 0,70 gr/cm3 ile 0.90 gr/cm3 arasındadır.
-       Asit özelliktedir, pH değeri 3 ile 5 arasındadır.
-       Oldukça yumuşak bir madendir ve sertlik derecesi 1 civarındadır (Mohs sertlik skalası).
-       Kristal yapısı amorftur.
-       Organik kökenlidir.
-       Organik kökenli tortul kayacın kimyasal değişimi sonucu oluşmuştur .
-       Yüksek oranlarda hümik asitler içerir.
-       İçerdiği hümik asitler uzun zincir moleküller yapısındadırlar.
-       Alkali çözeltilerde kolayca çözünebilir.


LEONARDİT MADENİ NERELERDE KULLANILIR?
Leonardit madeni hümik asitlerin temel hammaddesidir ve içerdiği yüksek oranlardaki hümik asitlerden dolayı önemli bir ekonomik değere sahiptir.

Dünya’da ve Ülkemizde leonardit madeni en yaygın olarak tarımda, organik toprak düzenleyicisi olarak, kullanılmaktadır. Leonarditin diğer kullanım alanları ise şöyle sıralanabilir:

Ø  Toprağın ıslah edilmesinde. Sanayi artıklarının kirlettiği toprağın temizlenmesinde.
Ø  Derin sondajlarda, sondaj çamuru katkı maddesi olarak.
Ø  Hayvan yemi katkı maddesi olarak.
Ø  Dökümcülükte; döküm kalıp kumuna katkı malzemesi olarak.
Ø  Hava ve su filtre sistemlerinde. Kağıt, boya, mürekkep, çimento ve seramik endüstrilerinde.

Bunların dışında; denizlerdeki petrol kirlenmeleri ile sulardaki radyoaktif kirlenmelerin temizlenmesinde ve tıpta kanser dahil birçok hastalığın önlenmesi veya tedavisi konularında  leonarditin kullanımı ile ilgili çok ciddi araştırmalar yapılmaktadır. Tıpta, bazı hastalıklar için araştırma aşaması geçilmiş durumdadır ve leonarditin (hümik asitin) hammadde olarak kullanıldığı ilaçlar kullanılmaya başlanılmıştır.


LEONARDİTİN KALİTESİ VE İÇERİSİNDEKİ HÜMİK ASİTLERİN ORANI NEDİR?
Bu konuda Uluslararası düzeyde kabul edilmiş bir standart bulunmamaktadır. Ancak, bir madenin leonardit madeni olarak kabul edilebilmesi için; içerisindeki hümik asitlerin kuru bazda en az %50 oranında, pH’ının 3 ile 5 arasında ve yoğunluğunun da 0,90 gr/cm3’den az olması gerektiği genel olarak kabul edilmektedir. Öte yandan, Tarım Bakanlığı’nca yayımlanan “Tarımda Kullanılan Organik, Organomineral, Özel, Mikrobiyal ve Enzim İçerikli Organik Gübreler ile Toprak Düzenleyicilerin Üretimi, İthalatı, İhracatı, Piyasaya Arzı ve Denetimine Dair Yönetmelik” tarımda kullanılacak leonardit madeninin en az %40 oranında hümik asitler içermesini şart koşmaktadır. 

Bazı kaynaklarda ise leonardit ile ilgili düşük, orta ve yüksek kalite sınıflandırılması yapılıp aşağıdaki tablo verilmektedir:


                                                                                                Düşük Kalite          Orta Kalite                 Yüksek Kalite
  Hümik asit içeriği ( % ) :                                  35 - 50                  50 - 65                          65 - 85
  Organik madde miktarı (% ) :                     minimum 35         minimum 50                 minimum 65
  pH değeri :                                                         6,5 ± 1                  5,5 ± 1                           4 ± 1
  C/N :                                                                    21 ± 1                   19 ± 1                          17 ± 1
  Özgül ağırlık (gr/cm3) :                                    1,4 ± 0,1               1,2 ± 0,1                       0,8 ± 0,1
  Bazik solüsyonda çözünürlük :                          düşük                     orta                             yüksek


Bu tabloda, özellikle “Düşük Kalite” sütunundaki tüm değerler leonarditten daha çok bazı linyit kömürlerini çağrıştırmaktadır. Bu tablonun doğru kabul edilmesi durumunda, linyit kömürünün düşük kaliteli leonardit olarak üretilmesi ve satılması tehlikesi vardır ve ne yazık ki bu tehlike tüm Dünya’da şu anda gerçekleşmektedir. Dünya’daki ve Ülkemizdeki Leonardit madenciliği yapan veya leonarditi pazarlayan firmaların katalogları incelendiğinde hümik asit oranlarının %25’den %85’e kadar ve pH’larının 3’den 12’ye kadar değiştiği, yani çok büyük farklılıklar gösterdiği göze çarpmaktadır. Öteki çelişkiler bir yana bırakılsa bile, asitik özelliklere sahip bir madenin (lenarditin) pH’ının 7’den büyük olması anlaşılabilir değildir. Leonardit madeninin uluslar arası kabul edilmiş bir tanımının ve standardının olmaması bu sonucu doğurmaktadır.


LEONARDİT İÇERİSİNDEKİ HÜMİK ASİTLER NELERDİR?
Leonarditin içerisindeki hümik asitler şunlardır:

a-    Hümik Asit: pH’ı 7’den küçük olan asitik özellikteki sularda çözünemez, daha yüksek pH derecelerindeki suda veya alkalik özellikteki çözeltilerde çözünebilir. Moleküler ağırlığı fazla olup uzun zincir molekül yapısındadır. Rengi, koyu kahverengi ile siyah arasındadır.

b-    Fülvik Asit: Bütün pH derecelerindeki (asitik veya bazik) suda veya çözeltilerde çözünebilir. Moleküler ağırlığı düşük olup, kısa zincir molekül yapısındadır. Rengi,  açık sarı ile sarı-kahverengi arasındadır.

Bir kavram karışıklığını gidermek için “leonardit içerisindeki hümik asit (asitler) oranı” ile ne kastedildiğinin açıklanması gerekir. Bütün yayınlarda, leonardit üreticisi veya pazarlayıcısı firmaların kataloglarında, leonarditin en ayırt edici özelliği olarak “hümik asit oranı” veya “hümik asitlerin oranı” verilir. Buralarda kastedilen, leonarditin içerisindeki hümik ve fülvik asit oranlarının toplamıdır.


DİĞER HÜMİK ASİT KAYNAKLARI NELERDİR?
Hümik asit kaynakları birçok yayında yıllardır aşağıdaki tabloda görüldüğü şekilde verilmektedir:

                         Kaynak                                  
 Hümik Asitler (Hümik+Fülvik) Yüzdesi (%)
 
                    Leonardit :                                                           40-90
                    Turba (Torf) :                                                       10-30
                    Linyit :                                                                  10-30
                    Hayvan Gübresi :                                                  5-15
                    Kompost :                                                              2-5
                    Toprak veya Arıtma Çamuru :                              1-5
                    Taş Kömürü :                                                         0-1

Bu tablo yaklaşık 15 yıl önce hazırlanmıştır ve daha çok farklı maddeler içersindeki hümik asit oranlarının kıyaslanması amacına yöneliktir. Bu tablonun güncellenmesi gerekir. Her şeyden önce, tabloya gidya  eklenilmelidir. Kompost, toprak, arıtma çamuru, taş kömürü gibi hümik asit oranları %5’den bile düşük olan ve hiçbir zaman hümik asit hammaddesi olarak kullanılamayanlar listeden çıkartılmalıdır. Hayvan gübresi ise çok fazla araştırmacı tarafından hümik asit kaynağı veya hümik asit hammaddesi olarak kabul edilmemektedir. Bu değerlendirmelerin 
ışığında tablo yeniden hazırlanıp aşağıda sunulmaktadır.

                                       Doğal Hümik Asit Kaynakları:

                     Kaynak                                  
 Hümik Asitler (Hümik+Fülvik) Yüzdesi (%)
                    Leonardit :                                                           40-90
                    Gidya                                                                   10-30
                    Turba (Torf) :                                                       10-30
                    Linyit :                                                                    1-30

Bunların dışında, bitkilerden de kimyasal yöntemlerle hümik asit elde edilmektedir.

Her iki tabloda da açıkca görülebileceği gibi en yüksek hümik asit oranına sahip olan ve en önemli hümik asit kaynağı, tartışmasız bir şekilde, leonardittir. Oran olarak tartışılmaz üstünlüğünün yanı sıra, leonarditin içerdiği hümik asitlerin (özellikle tarımda) nitelik olarak da daha uygun, daha yararlı ve biyolojik aktifliğinin daha yüksek olduğu çeşitli araştırmalarla kanıtlanmış durumdadır.
LEONARDİTİN TARIMDA KULLANIMI.
Dünya’da ve Türkiye’de leonardit madeninin yıllık üretimi ve yıllık kullanımı ile ilgili güvenilir istatistiki bilgiler bulunmamaktadır. Ancak, üretilen leonarditin çok büyük kısmının tarımda, organik toprak düzenleyicisi olarak, kullanıldığı bilinmektedir.

Lenarditin tarımda kullanımı esas olarak iki şekilde olur; katı (granül) veya sıvı olarak.

Katı (granül) kullanım: Madenden çıkartılan leonardit; kırılması, öğütülmesi, elenmesi, içerisindeki yabancı maddelerin temizlenmesi ve kurutulup suyunun alınması için bir dizi fiziksel işlemlerden geçirilir. Daha sonra torbalanıp tarlaya iletilen leonardit (toprağın, bitkinin ve leonarditin türü ve özelliklerine göre değişen oranlarda) toprakla karıştırılır.

Sıvı olarak kullanım: Leonardit, reaktör adı verilen kazanlarda potasyum hidroksit ile kimyasal işleme sokularak ham sıvı hümik asit elde edilir. Homojenizasyon ve filitrasyon işlemlerinden geçirilen sıvı hümik asit şişelenip satılır. Sıvı hümik asit tarlada, sulama suyuna karıştırılarak kullanılabileceği gibi, yapraktan da uygulanabilir.

Sıvı hümik asitin bütün suyu buharlaştırılırsa potasyum humat adı verilen ve su içerinde kolayca eriyebilen kristalize hümik asit elde edilir. Katı formda pazarlanan bu malzeme istenilen oranda su ile karıştırılarak tekrar sıvı hümik asit elde edilir.

Granül leonardit veya sıvı hümik asit tarımda tek başlarına kullanılabildikleri gibi, doğal veya kimyevi gübrelerle karıştırılarak veya kaplama yapılarak da kullanılırlar. Ayrıca, sıvı hümik aside makro ve mikro besin elementleri ilavesi ile çok değerli Bitki Gelişim Düzenleyicileri (BGD) elde edilmektedir.

Leonarditin ve leonarditten elde edilen hümik asitin Organik Tarımda kullanılmaya uygun olduğu bazı ülkeler tarafından kabul edilmiş durumdadır. Gerçekte, tümüyle doğal bir maden olan ve hiçbir zararlı bileşeni bulunmayan leonarditin organik tarımda tüm ülkelerde güvenle kullanılmaması için bir neden gözükmemektedir. Ancak, birçok ülkede hala başka bazı madenlerin ve maddelerin leonardit adıyla satılabiliyor olması gerçek leonarditin organik tarımda kullanılmasında da kafa karışıklığına neden olmaktadır.

Krill hakkında bilgiler.

Krill hakkında...

Krill, boyları çok ufak (3 - 5 cm) olan ve sürü halinde yaşayan karides benzeri küçük bir kabukludur. 1 m³ krill kütlesi yaklaşık olarak 20 kg. kadardır. Her bir sürünün 2 milyon ton olabileceği düşünülerek, Antarktika krill kütlesinin toplam 500 milyon ton olduğu tahmin edilmektedir. Genelde soğuk sularda yaşarlar ve ana besin maddeleri plankton ve alglerdir. Kriller yakamoz oluşumuna yol açan ışıldama özelliğine sahiptirler ve bu sayede gece karanlığında yüzeye yakın planktonlarla beslenirler. Güneş doğmaya başlayınca, kademeli olarak ışığın ulaşamadığı derinliklere çekilerek avcılarından korunurlar. Çünkü birçok balina türünün ana besin maddesi krilllerdir.


Dünyadaki en büyük omurgasız biyokitle özelliğine sahip krillerin yaklaşık 90 türü vardır ve başlıca türleri;
Buz krili (Euphausia crystallorop),
Japon krili (Euphausia nana),
Kuzey Pasifik krili (Euphausia pacifica),
Avustralya krili (Nyctiphanes australis),
Arktik krili (Thysanoessa raschii),
Antarktika krili (Euphausia superba) gibi...

Antarktika krili (Euphausia superba); civa ve ağır metallerle kirlenebilen balıkların ve deniz canlılarının aksine, yalnızca saf ve temiz sularda yaşarlar. İnsan sağlığına destek olabilmesi açısından tercih edilen en değerli türüdür.

Krill’in ana bileşenleri protein ve yağdır. Krill yağı, bu omurgasız canlının yapısında bulunan bir Omega 3 yağ biçimidir. Bu doğal yapıda insan sağlığı için en önemli bileşenler; Omega 3 yağ asitleri (EPA & DHA), fosfolipitler ve astaksantinlerdir. Balıklardan elde edilen Omega 3 yağ asitlerine göre biyoyararlanımı çok daha yüksek olan krill yağı, ilave olarak güçlü antioksidant özelliği olan astaksantinler ve hücre zarının sağlığında önemli bir yağ asidi olan fosfolipitler içerir.

Krill, doğal yapısında eser miktarlarda bulunan, buna rağmen insan sağlığı için önemli vitaminler, mineraller ve vücudun % 46’sını sentezleyemediği aminoasitler açısından da çok zengin bir besin kaynağıdır.
Vitaminler: C, E, D, A ve B komplkes
Mineraller: Kalsiyum, magnezyum, fosfor, selenyum, çinko, sodyum, iyot, florin, manganez, bakır ve potasyum
Aminoasitler: Lysine, Methionine, Cysteine, Threonine, Arginine, Histidine, Isoleucine, Leucine, Phenyalanine, Valine, Alanine, Asparagines, Glutamine, Glycine, Proline, Serine, Tyrosine